19 Haziran 2011 Pazar

ekvator sendromu

gitmek ve kalmak arasındaki ince çizgideyim derler. aslında yok öyle bir çizgi. emin olabilirsiniz yok. sanırım ekvator sendromu yaşıyoruz biz. daha ilk okulda öğretilmişti bize dünyayı ortadan ikiye bölen ama aslında olmayan hani öğretmenimizin tabiriyle aslında yok ama biz var sayıyoruz dediği o en kocaman çizgi. insan illaki bir tarafına düşmüyor mu? ya evet diyecek ya hayır, ya sevecek ya sevmeyecek, ya kalacak ya gidecek. ben çizginin üstünde durdum arada kaldım diyemezsiniz çünkü o çizgi yok!!! 

gitmek ve kalmak arasında ekvator sendromu yaşıyorsanız tercihiniz gitmek olmalı! kaldığınızda her şey aynı kalacak. gidenin boşluğuyla birlikte üstüne birde kocaman yük binecek. her sabah birlikte yapılan kahvaltıları ne çıkarabileceksiniz hani o akrep ve yelkovanın her sabah aynı yere geldiğinde sizi uyardığı saatten ne de o açık çayı doldurduğunuzda farkına varmadan birde demli koyduğunuz diğer bardağı. iki ucunda kalacaksınız hayatın ve hiçte güzel kokmayacak o uçlar. pahalı da ucuz da olsa o parfümün kokusu hep burnunuzun ucunda olacak. gazete okunmayacak bir süre. sporla zaten ilgilenmediğinizden ilk spor sayfalarını karıştıracaksınız. o yüzden gidin! en hızlı aracı kullanın, koşun ama gidin. en sevdiğiniz yastığınız daha yeni aldığınız o tatlı pembe pahalı rujunuzu unutma pahasına gidin. ekvatora kadar gidin. işte görmesekte  orada olan tek çizgi ekvator.

gittiniz.
tekrar başlamak her zaman zordur zaten. kalsaydınız da zor olacaktı hem size hemde saatlerce hem güldüğünüz hemde ağladığınız arkadaşlarınıza. her insan sıkılır. düşünün ki bir menekşeniz vardı ona bakamadınız ve soldu. sizde anladınız ki çiçek bakamıyorsunuz. yerine kaktüs aldınız. dikenli ama ölmüyor. ve yılda bir kez olsun çiçek verebiliyor bazen iki. işte dikenli bir bitki almaktır tekrar başlamak. kuş yerine sessiz aptal bir balık almak ya da tam tersi tamamen hayvan sevginize kalmış. bir müddet sonra daha az düşüneceksiniz. o ilk günlerdeki geri dönmek adına elinize aldığınız telefon sadece yemek siparişi vermek ya da arkadaşlarınızı aramak için kullanılacak. evet yemek yemeye başlayacaksınız bir süre sonra. önünüzde solmuş marullardan yapılmış salatayla oynarken bulmayacaksınız kendinizi büyük pizzalar yiyeceksiniz. ya da dediğimiz gibi tam tersi o dondurmaları çikolataları boşa yemediniz. geçti artık.
birgün parkta otururken -aslında artık insanlar parklarda oturmuyorlar değil mi? ya da tek başlarına sahilde falan- bir yerde zamanı geldiğinde tekrar ekvator sendromuna gireceğiniz başka bir adam çıkacak karşınıza. belki de cebinde büyük bir silgi taşıyan bir adam. bütün çizgileri silen adam. silgi adam! evet silgi adam. silgi adam iyidir. aslında herkesin cebinde bir büyük silgi vardır. sadece kullanmak istediğimiz kişi çıkmaz karşımıza. hayatınızın silgi adamını bulmanız dileğiyle o güne kadar karşılaştığınız tüm adamlardan hızla kaçın. kalan olmayın giden olun . hızlı adımlarla kaçın hatta koşun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder