5 Kasım 2013 Salı
Bütün Sihirlerin Bittiği Gün...
29 Eylül 2013 Pazar
ben...
ben aşık olacaksam yine sana olurum biliyor musun? bütün saçma sapanlıklarına rağmen. bütün sen olmana rağmen. bu kadar sevmen zorluyor insanı ama konu benimle ilgili seninle değil. sen sevmezsen tekrar biraz daha melankolik olurum sanırım. ben sana aşık olurdum yine sen sevmesen de hatta şu an ki şartlarımız altında bu tek taraflı bir aşk olurdu.
pes etmediğimi sana göstermesem de ben hiç pes etmedim. aslada etmeyeceğim. hayatıma başka bir aşk girebilir. başka bir sevgi olacaktır. başlarda mutlu olacağım ama bu büyük bir ama. altından kalkamayacağım bir ama!! seninde aynı hislere sahip olduğunu bilmeden tamamlayamayacağım bir ama.
geçmişime baktığımda tek senin için pişman oluyorum ben. bir sana üzülüyorum. yarım bıraktığım bir sen varsın. ne zaman yağmur yağsa şu anda olduğu gibi ilk damla adına vurur. penceremde buğulanmadan çıkan bir harf belirir. aşktan mı pişmanlıktan mı bilmediğim bir harf. ben korkularımın kurbanı ettim seni. çok korktum ben kaybetmekten. sevmemenden. eskisi gibi gülemeyeceğimizden. ben yemek yemeni o kadar çok kendime benzetmiştim ki. biz seninle ne yapacağız dediğinde bilmem demek yerine omzuna dayansaydım ya başımı. bunlar işte tüm pişmanlıklarım benim. seni tam istediğim gibi sevemedim hiç. o kadar kızdım ki sana o kadar çok kızdım ki. tamamen kaybettiğimde geçti bütün kızgınlığım yerini bir buruk gülümseme aldı. mutlu olmaya karar vermene çok sevinmiştim. en azından deniyorsun . yaşamak için devam ediyordun. içindeki karanlık için özür dilerim. artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok. karanlıklarda yaşamayı öğrendik. ikimizde...
2 Mart 2013 Cumartesi
TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE.
tek tek anlayarak hatalarımı sevemeye çalışıyorum yanlızlığımı diyor
candan erçetin arka planda çok sık dinliyorum. yalnızlıktan olsa gerek
ya da çaresizlikten ama bir kuple mutlu olmak için yaptıklarımı hatadan
saymazsınız umarım. yarın karşıma çıktığında bunlar neden diye
sormazsınız. çünkü ben çok aşık oldum, çok güldüm, çok kederlendim,
çok çektim belki, ama ben bir kere mutlu oldum diğerleri koca birer
yalan, kocaman yalan. ben pişman oldukça ya da ağladıkça kimseyi
suçlamıyorum. ben görünmez olduğum ama tüm ruhları gördüğüm için bıktım
sadece, sadece biraz görünür olmak istiyorum o kadar. sadece kendim
olabildiğim kocaman - küçük olduğunu
savunanlara inat- bir dünya istiyorum.
Masallara inanmıyorum artık. Alice aptalın tekiydi zaten. kendi cehennemine harikalar diyarı diyebilen biri çokta normal biri olmamalı öyle değil mi? kim onca insanın içinde istem dışı büyürken ve küçülürken mutlu olurki . kim o kadar büyük olmak isterken küçücük bir dünya isteyebilirki Aliceden başka. hem tavşanlar konuşmaz ki konuşan tavşan gördüğünüzde kaçmalısınız. nasaya falan haber vermek gerekir heralde ya da öyle birşey yapmalıyız. yakında bir uzay istilası çıkabilir diye karşımıza.
Bana küçükken konuşan tavşanlar anlatıldı diye bu saçma sapan yalana inanacak değilim tabiki. TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. konuşamazlar evet. sevgili küçük hanımlar küçük beyler tavşan hikayeleri yalan! prenses olmayacaksınız beyaz atlı bir prenste. herkes gibi en sevdiğiniz o bahar gününde okula gitmek zorundasınız. eğer hastayım dersenizde sıra beklediğiniz belki yardımsever ama insanlardan bıkmış bir doktor bulacaksınız karşınızda, belkide başkasına olan sinirini çıkaracak size yapacağı iğneyle. öyle bir ayakkabı teki ile dünya güzel ve mutlu bir yer olsaydı tavşanların konuşabildiğini düşünebilirdim. günümüzde ayakkabı kadınların kıyasıya yarıştığı bırakın tekini kaybetmeği derisi sıyrılsa dünyayı yıkabilecek kadınların bulunduğu, erkeklerinse sürekli bunu eleştirdiği aptal bir dünyaya döndü. Ve herkes ayakkabısı olmayanları eleştirmekte!!! tavşanlarmış! benim bildiğim besleyip büyütüp yiyor insanlar onu. ve ben alice için harikalar diyarında olabileceği gerçeğine inandıysam alicete beni o konuşan tavşanla tanıştırmak zorunda efendim. mecbur buna. ben inanmıyorum. TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE.çünkü eğer konuşabilselerdi ben çok korkmuş olurdum. çocuklarda korkardı. niyet fallarınıda gerçekçi bulabilirdim. minik minik fincanlarda sürekli çay içen babasını dinlemeyen annesini kızdıran kızdan bahsediyoruz lütfen biraz daha iyi bakın ve görün. ah kırmızı başlıklı kızdan bahsetmiyorum bile. masal bile denmemeli bunlara. kurtlar konuşurmu hiç. kurtlar şimdiki erkeklerden kaçar be! ısırmaz bile onları, ufacık bir dna örneği almazlar içlerine, karışmak istemezler. çünkü erkekler kırmızı başlıklı kızları kıyafet değiştirmeden kandırabilirler. aynı kıyafetle ama türlü hilelerle kandırılmış birçok kırmızı başlıklı kız öldü bu ülke. başlarında göğüslerinde sırtlarında taşıdılar kırmızılarını. Hadi ama alice bana tavşanlardan bahsetme. onlar konuşsa bile kimse aldırış etmez onlara. sen bile etmiyorsun. içme diyor içiyorsun ısırma diyor ısırıyorsun . beynin sulandı bi gökyüzüne değmekten bir yerlere düşmekten- ahh gökyüzü ne kadar güzeldir ah bembeyaz bulutlar olduğunda değilde masmavi olduğunda seviyorum ben. o kadar mavi oluyorki asla bilmediğim yavuklumun gözlerinin rengi gibi. artık göremediğim hayallerim gibi. yüzmediğim deniz gibi. konuşan tavşanlar gibi- tavşanların aile kurduklarınıda sanmıyorum alice bana anlatılan masallarda vardı belki ama onların çocukları olmamalı. asla olmamalı. hepsi vır vır konuşursa alice asla inandıramayız seni konuşmadıklarına hepsinin kafanın içinde olduğuna. bu dünya böyle alice. bıktım senden artık. ya onların dediğine inanırsın ya da deli bile olamazsın gözlerinde. sana deli demezler çünkü deli dediklerinde sana; sana gerçek olabilir gözüyle yaklaşarak tedavi etmeye çalışırlar. elinde not defterli bir doktora evet ne diyor onlar şimdi diye sormaya başladığında anlatııklarından etkilenmesine izin vermezler onlar. o yüzden seni görmemezlikten gelip saçmaladığını varsayarlar. taaki yaşadıkları şeylerin aslında senin dediğinin aynısı olduğunu anlayana kadar, işte o zaman görünür olursun. ama ne fayda sen kendine görünmez olmuşsundur bir kere. lütfen alice anla artık görünür olmak için yıkma kendini, yıkma evini, yıkma hayallerini... tavşanlar konuşamaz. baban anlatabilir böyle masallar ama seni ilk yanlış düşüncende terk edebilir edebiyete kadar. sonsuza kadar. ve unutmaki sonsuzluğun varlığına en farklı sen inanıyorsun bu alemde. düş o çukurdan aşağı! sürekli düşmek istersen düşersin durmak istersen durur, görmek istemezsen yok olur herşey. yanlışların olacak alice ama tavşanlar konuşmuyor. önce hep konuşturuyorlar sonra hayır diyorlar ve "konuşuyor ama" dediğin anda sesini duydukları anda terk ediyorlar seni alice. aşk gibi . sevgi gibi. unutma sevgi bile vazgeçilemez değil. bay şapkacının seni bıraktığında anlaman gerekirdi. bırakmak istemedi belki ama bıraktığını biliyoruz. vazgeçilmez değil hiçbirşey. bilemezdik işte bunu. insanlar ikiye ayrılır alice sever gibi yapan taklitçiler ve vazgeçenler. en çok taklitçilerden korkmak gerekir biliriz ama vazgeçenler daha korkunçtur. alice gözlerinin içine baktıklarında sahte olmadığını gördüğün halde seni bırakıp giderler. ve gitme diyemezsin. vazgeçen olursun sende bir anda. hemde farkında olmadan. vazgeçen olmanın farkındasızlığı ile yıllarca acı çekersin alice. oysa seven gibi görünenler biraz daha samimi gelmeli insanlara en azından senin için harcadıkları o çabayı takdir edebilirsin. şapkacı senden vazgeçti alice seni konuşan tavşanla ve zehirli yiyeceklerle bıraktı alice. alice lütfen anla artık TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. alice eğer geri döneceksen pişman dönme! alice hiçbiri daha çok acıtmaz pişmanlıktan. kendin ol alice. kimseye acıma kimseye minnet etme, kimse için kılını bile kıpırdatma. yapmadığın iyilikler için daha az yargılıyor insanlar, yaptıklarınla asla yaranamıyorsun. ve hepsi birbiri için aptal diyor. ne kadar saçma o aptalsa sen aptalsan bunun yargılanacak nesi var. herkes aptaldır ve unutma orası harikalar diyarı olmaz aptallar diyarı olur. birde o kupa kraliçesini anlamıyorum ben onun amacı ne? ne yani o masalı anlatanlar çocuklarını başlarından savmak istedikleri bir poker masasında mıydılar? bu yüzden diyorum ki konuşmaz tavşanlar. sana böyle hikaye anlatanları dinlemeki acımasın yüreğin daha sonra, zira hepsi terk edecek seni. ölüm ayırana kadar diye birşey yok. ölüm bile bir terk ediş zalimce bir terk ediş. bir insan o kadar sevilirken ölmemeli bence. bu ölen kişinin acımasızca bir oyunudur geride kalana. bu yüzden alice anlamalısın artık TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE.
alice sana her zaman dön dediğimi biliyorum ama dönmenin mümkün olmadığını bilmeni istiyorum. çünkü sen uzaklarda olduğun sürede ben çok değiştim adına büyümek dedikleri, oyun sandığım bir tuzağa düştüm. artık sevmek sadece 6 harfli bir eylem ve ben ne zaman sevsem asılsız çıkıyor kimlikleri. alice içim acıyarak söylüyorum dönme kal masallarında. ben seni çağırmaya seni vazgeçirmeye devam edeceğim çünkü büyüdüm ne zaman bir bulut geçse gökyüzünden beyaz bir bulut pamuk gibi olanlardan ve ben ne zaman o bulutu bir balerine benzetsem sana sesleneceğim Bak Alice diye. bakmayacaksın bakman için sesleneceğim ama sen orada bile olmayacaksın. alice çok güzel günlerdi. masallarında hep gülümseme vardı. unuttuğum değilde artık kullanmadığım bir eylem gerekte duymuyorum. insanların burda taktıkları bir maske var. -korkma alice herkeste var- burada herkes renk renk maskeler takıyor. büyünce alıyorsun illaki kendine. alice yüzünü çok seviyorum çok güzel çok duru, kimileri çirkin buluyor iri gözlerini ama ben seviyorum alice. masken nasıl olur bilmiyorum. belki tanıyamam bile seni o yüzden gelme. sen lancelotu bul alice o sana yardım eder banada etmişti çünkü o bir şövalye. o bir kahraman. evet tıpkı senin gibi ama o biraz daha cesur. korkmaz kupa kızından. bul onu! yemyeşil gözleri var orman gibi ve derlerki lancelot ormanda gezermiş atıyla. bul onu konuş onunla. o da bilir buraları o da kaçmış buralardan. korur seni. bir daha dönme buralara. yemyeşil ormanlarda ister sincaplarla ister tavşanlarla konuş ama dönme buralara. insanın çocukluğu dönmezmiş geri. terk etmek zorundasın beni. ya yeşil ya mavi ya da ela gözlüdür lancelot görmedim hiç onuda. belkide görmüşümdür bilmiyorum hatırlamıyorum tam olarak. insanın aklı çok ilginç alice. unutuyor sürekli. gözleri dalmaya görsün, derin derin daldığında ilk en çok özlediği geliyor aklına. nerden geldim bu konuya? ne diyordum ben? hah! evet! şey diyordum.
tavşanlar!!
evet tavşanlar alice TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. lütfen dön artık gel gelmelisin artık. özlüyoruz seni. fincan takımlarının bebek evinin tozunu alıyorum her gün lütfen dön artık. kafanın içindeki tavşanı dinleme. lütfen büyümek ya da küçülmek diye birşey yok çünkü TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE....
Masallara inanmıyorum artık. Alice aptalın tekiydi zaten. kendi cehennemine harikalar diyarı diyebilen biri çokta normal biri olmamalı öyle değil mi? kim onca insanın içinde istem dışı büyürken ve küçülürken mutlu olurki . kim o kadar büyük olmak isterken küçücük bir dünya isteyebilirki Aliceden başka. hem tavşanlar konuşmaz ki konuşan tavşan gördüğünüzde kaçmalısınız. nasaya falan haber vermek gerekir heralde ya da öyle birşey yapmalıyız. yakında bir uzay istilası çıkabilir diye karşımıza.
Bana küçükken konuşan tavşanlar anlatıldı diye bu saçma sapan yalana inanacak değilim tabiki. TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. konuşamazlar evet. sevgili küçük hanımlar küçük beyler tavşan hikayeleri yalan! prenses olmayacaksınız beyaz atlı bir prenste. herkes gibi en sevdiğiniz o bahar gününde okula gitmek zorundasınız. eğer hastayım dersenizde sıra beklediğiniz belki yardımsever ama insanlardan bıkmış bir doktor bulacaksınız karşınızda, belkide başkasına olan sinirini çıkaracak size yapacağı iğneyle. öyle bir ayakkabı teki ile dünya güzel ve mutlu bir yer olsaydı tavşanların konuşabildiğini düşünebilirdim. günümüzde ayakkabı kadınların kıyasıya yarıştığı bırakın tekini kaybetmeği derisi sıyrılsa dünyayı yıkabilecek kadınların bulunduğu, erkeklerinse sürekli bunu eleştirdiği aptal bir dünyaya döndü. Ve herkes ayakkabısı olmayanları eleştirmekte!!! tavşanlarmış! benim bildiğim besleyip büyütüp yiyor insanlar onu. ve ben alice için harikalar diyarında olabileceği gerçeğine inandıysam alicete beni o konuşan tavşanla tanıştırmak zorunda efendim. mecbur buna. ben inanmıyorum. TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE.çünkü eğer konuşabilselerdi ben çok korkmuş olurdum. çocuklarda korkardı. niyet fallarınıda gerçekçi bulabilirdim. minik minik fincanlarda sürekli çay içen babasını dinlemeyen annesini kızdıran kızdan bahsediyoruz lütfen biraz daha iyi bakın ve görün. ah kırmızı başlıklı kızdan bahsetmiyorum bile. masal bile denmemeli bunlara. kurtlar konuşurmu hiç. kurtlar şimdiki erkeklerden kaçar be! ısırmaz bile onları, ufacık bir dna örneği almazlar içlerine, karışmak istemezler. çünkü erkekler kırmızı başlıklı kızları kıyafet değiştirmeden kandırabilirler. aynı kıyafetle ama türlü hilelerle kandırılmış birçok kırmızı başlıklı kız öldü bu ülke. başlarında göğüslerinde sırtlarında taşıdılar kırmızılarını. Hadi ama alice bana tavşanlardan bahsetme. onlar konuşsa bile kimse aldırış etmez onlara. sen bile etmiyorsun. içme diyor içiyorsun ısırma diyor ısırıyorsun . beynin sulandı bi gökyüzüne değmekten bir yerlere düşmekten- ahh gökyüzü ne kadar güzeldir ah bembeyaz bulutlar olduğunda değilde masmavi olduğunda seviyorum ben. o kadar mavi oluyorki asla bilmediğim yavuklumun gözlerinin rengi gibi. artık göremediğim hayallerim gibi. yüzmediğim deniz gibi. konuşan tavşanlar gibi- tavşanların aile kurduklarınıda sanmıyorum alice bana anlatılan masallarda vardı belki ama onların çocukları olmamalı. asla olmamalı. hepsi vır vır konuşursa alice asla inandıramayız seni konuşmadıklarına hepsinin kafanın içinde olduğuna. bu dünya böyle alice. bıktım senden artık. ya onların dediğine inanırsın ya da deli bile olamazsın gözlerinde. sana deli demezler çünkü deli dediklerinde sana; sana gerçek olabilir gözüyle yaklaşarak tedavi etmeye çalışırlar. elinde not defterli bir doktora evet ne diyor onlar şimdi diye sormaya başladığında anlatııklarından etkilenmesine izin vermezler onlar. o yüzden seni görmemezlikten gelip saçmaladığını varsayarlar. taaki yaşadıkları şeylerin aslında senin dediğinin aynısı olduğunu anlayana kadar, işte o zaman görünür olursun. ama ne fayda sen kendine görünmez olmuşsundur bir kere. lütfen alice anla artık görünür olmak için yıkma kendini, yıkma evini, yıkma hayallerini... tavşanlar konuşamaz. baban anlatabilir böyle masallar ama seni ilk yanlış düşüncende terk edebilir edebiyete kadar. sonsuza kadar. ve unutmaki sonsuzluğun varlığına en farklı sen inanıyorsun bu alemde. düş o çukurdan aşağı! sürekli düşmek istersen düşersin durmak istersen durur, görmek istemezsen yok olur herşey. yanlışların olacak alice ama tavşanlar konuşmuyor. önce hep konuşturuyorlar sonra hayır diyorlar ve "konuşuyor ama" dediğin anda sesini duydukları anda terk ediyorlar seni alice. aşk gibi . sevgi gibi. unutma sevgi bile vazgeçilemez değil. bay şapkacının seni bıraktığında anlaman gerekirdi. bırakmak istemedi belki ama bıraktığını biliyoruz. vazgeçilmez değil hiçbirşey. bilemezdik işte bunu. insanlar ikiye ayrılır alice sever gibi yapan taklitçiler ve vazgeçenler. en çok taklitçilerden korkmak gerekir biliriz ama vazgeçenler daha korkunçtur. alice gözlerinin içine baktıklarında sahte olmadığını gördüğün halde seni bırakıp giderler. ve gitme diyemezsin. vazgeçen olursun sende bir anda. hemde farkında olmadan. vazgeçen olmanın farkındasızlığı ile yıllarca acı çekersin alice. oysa seven gibi görünenler biraz daha samimi gelmeli insanlara en azından senin için harcadıkları o çabayı takdir edebilirsin. şapkacı senden vazgeçti alice seni konuşan tavşanla ve zehirli yiyeceklerle bıraktı alice. alice lütfen anla artık TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. alice eğer geri döneceksen pişman dönme! alice hiçbiri daha çok acıtmaz pişmanlıktan. kendin ol alice. kimseye acıma kimseye minnet etme, kimse için kılını bile kıpırdatma. yapmadığın iyilikler için daha az yargılıyor insanlar, yaptıklarınla asla yaranamıyorsun. ve hepsi birbiri için aptal diyor. ne kadar saçma o aptalsa sen aptalsan bunun yargılanacak nesi var. herkes aptaldır ve unutma orası harikalar diyarı olmaz aptallar diyarı olur. birde o kupa kraliçesini anlamıyorum ben onun amacı ne? ne yani o masalı anlatanlar çocuklarını başlarından savmak istedikleri bir poker masasında mıydılar? bu yüzden diyorum ki konuşmaz tavşanlar. sana böyle hikaye anlatanları dinlemeki acımasın yüreğin daha sonra, zira hepsi terk edecek seni. ölüm ayırana kadar diye birşey yok. ölüm bile bir terk ediş zalimce bir terk ediş. bir insan o kadar sevilirken ölmemeli bence. bu ölen kişinin acımasızca bir oyunudur geride kalana. bu yüzden alice anlamalısın artık TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE.
alice sana her zaman dön dediğimi biliyorum ama dönmenin mümkün olmadığını bilmeni istiyorum. çünkü sen uzaklarda olduğun sürede ben çok değiştim adına büyümek dedikleri, oyun sandığım bir tuzağa düştüm. artık sevmek sadece 6 harfli bir eylem ve ben ne zaman sevsem asılsız çıkıyor kimlikleri. alice içim acıyarak söylüyorum dönme kal masallarında. ben seni çağırmaya seni vazgeçirmeye devam edeceğim çünkü büyüdüm ne zaman bir bulut geçse gökyüzünden beyaz bir bulut pamuk gibi olanlardan ve ben ne zaman o bulutu bir balerine benzetsem sana sesleneceğim Bak Alice diye. bakmayacaksın bakman için sesleneceğim ama sen orada bile olmayacaksın. alice çok güzel günlerdi. masallarında hep gülümseme vardı. unuttuğum değilde artık kullanmadığım bir eylem gerekte duymuyorum. insanların burda taktıkları bir maske var. -korkma alice herkeste var- burada herkes renk renk maskeler takıyor. büyünce alıyorsun illaki kendine. alice yüzünü çok seviyorum çok güzel çok duru, kimileri çirkin buluyor iri gözlerini ama ben seviyorum alice. masken nasıl olur bilmiyorum. belki tanıyamam bile seni o yüzden gelme. sen lancelotu bul alice o sana yardım eder banada etmişti çünkü o bir şövalye. o bir kahraman. evet tıpkı senin gibi ama o biraz daha cesur. korkmaz kupa kızından. bul onu! yemyeşil gözleri var orman gibi ve derlerki lancelot ormanda gezermiş atıyla. bul onu konuş onunla. o da bilir buraları o da kaçmış buralardan. korur seni. bir daha dönme buralara. yemyeşil ormanlarda ister sincaplarla ister tavşanlarla konuş ama dönme buralara. insanın çocukluğu dönmezmiş geri. terk etmek zorundasın beni. ya yeşil ya mavi ya da ela gözlüdür lancelot görmedim hiç onuda. belkide görmüşümdür bilmiyorum hatırlamıyorum tam olarak. insanın aklı çok ilginç alice. unutuyor sürekli. gözleri dalmaya görsün, derin derin daldığında ilk en çok özlediği geliyor aklına. nerden geldim bu konuya? ne diyordum ben? hah! evet! şey diyordum.
tavşanlar!!
evet tavşanlar alice TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE. lütfen dön artık gel gelmelisin artık. özlüyoruz seni. fincan takımlarının bebek evinin tozunu alıyorum her gün lütfen dön artık. kafanın içindeki tavşanı dinleme. lütfen büyümek ya da küçülmek diye birşey yok çünkü TAVŞANLAR KONUŞAMAZ. KENDİ ARALARINDA BİLE....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)