1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kal!








bazen gitmek istiyorum buralardan çookk uzaklara,
alıp başımı belki de bırakıp tüm varlığımı gitmek, 
sonra bi an küçücük bi an insanlar geliyor aklıma, 
kimseyi umursamazken tam gitmeye hazırken gülüşün geliyor aklıma; sonra diyorum ki: 
kalmak, kaybetsen de zaferdir! Kal, gülüşünü sevdiğin insanlar için 
KAL!





30 Mayıs 2016 Pazartesi

Gerçek!

dün bir aydınlanma yaşadım. hayatımda neden kullanıldığım hafife alındığımın nedenini buldum. evet belki sizin bildiğiniz ama bana asla anlatmanın işinize gelmediği o sorunu buldum. benim insanlara açık açık ne düşündüğümü söylememe ve sürekli ağlayan üzülen taraf olmamın nedenini buldum. sürekli olarak yaşadığım o kullanılmışlık hissinin nedenini buldum. ve işte o sebep:
Acı! evet acı! ben acı çekmenin üzülmenin ne olduğunu, nasıl yaraladığını ve çaresi olmadığını biliyorum. mesela sizin kırılmanızı istemememin nedeni kırıldığınız da çıkan o sesi daha önce benim duymuş olmam. terk edildiğiniz de yaşacağınız güvensizlik, ben ne yaptım hissini biliyorum ben. ya da sözün tutulmamasını bilirim nasıl incitir. söz verdiğim zaman üzerinden bin sene geçse yaparım ben. imkanım olur vaktim olur yaparım sözüm anında yapılması gereken birşey ise onu da yaparım ben. anında ölümüm pahasına. şimdi sorarım cidden içten bir söz verip da bana tuttuğunuz oldu mu? bir düşünün. çay kahve molalarımız söylemiyorum. cidden düşünsenize! ben geliyorum demelerimi değil. mesela bana içten en son süprizi ne zaman yaptınız? Evet EY etrafımdaki insanlar sizleri sorguluyorum. hanginiz?! Nankörlükle suçluyorsanız kabulüm ve size söylüyorum böyle düşünen insanlar yaptıklarınızı unutacağımı düşünüyorsanız ve nankör bu hatun kişisi dediyseniz zaten o güzelliği de zorunluluktan yapmışsınızdır. zira benim asla unutmayacağımı bilirsiniz. benim sevgimin maalesef sınırsız olduğunu biliyorsunuzdur. hanginizin içinden geldiği için bana bir sevgi mesajı attı. hanginiz durup dururken beni şımarttı. hayat dediğiniz o savaşın içinde hanginiz şurda kıyıda kalmış bu bir selamınızla mutlu olabilme potansiyeline sahip bu kızı mutlu etmek için çaba harcadı. pat diye hanginiz karşıma çıktı. hanginiz ben geldim dedi. hanginiz cidden ölmediğimin farkında.
sizleri sorgulayacak duruma geldiğim için sizlere bu soruları soracak kadar ayıldığım için utanıyorum kendimden. bu duruma geldiğim için bin pişmanım. beni benden eden bu iğrenç soruların cevaplarını bildiğim için de utanıyorum kendimden. karşılıksız yaptığım tüm sevgi gösterilerini bir karşılığa bağlamış oluyorum. halbuki hiçbirini beni sevin diye yapmadım. sadece gülümsemeniz beni mutlu ediyordu. sizin mutluluklarınza tutunup yaşabiliyordum ben. ve buna rağmen hepinizin bana içtenlikle tek tavsiyesi kendin için yaşa. ben zaten kendim için yaşıyordum ey cemaat. ey dost meclisi. ey sevgi pıtırcıkları.

bende mi diye soranlar evet sizde! ben şunu demiştim diyen evet sende! ben seni seviyorum diyen! hepinize sözlerim. benim sonsuz sevgim sizi kırmamak için çaba harcamalarımı işinize geldiği gibi yorumlayıp bana değer verse dediniz terk ettiniz, yanlış yorumlayıp terk ettiniz, ihanet sayıp terk ettiniz, en kötüsü de kullanılıyorsun dediniz terk ettiniz. beni sevdiğine inandığım insanların sevgisinin yalan olduğunu ispatlamak için elinizden geleni yaptınız.

ben beni sevin istemedim. şimdi de bir şey istemiyorum. istediğim gibi yaşamak istiyorum. birine bir bilye aldığım zaman sen salaksın demenizi istemiyorum. o bilyeyi size aldığım zaman mı akıllı oluyorum. bilye yahu kime ne faydası var. bilye işte! aldığım bakkal memnun ben memnun verdiğim çocuk ruhunu gördüğüm sevdiğim memnun. neden enayi oluyorum neden?! bırakın herkes bildiği gibi yaşasın. yemişim polyannasını biliyorum ne caniler ne iğrenç insanlar var bu dünyada. birkaçına da rastlamadım değil ama o iğrenç kötü insanları bile kötülüklerinden utandıracak kadar sevdim. sevgimin gücünü hissettirdim ben.

ve aşk en çok seni sevdim ben. en kötüsünü çok sevdim. pat diye karşına çıktımdı ben, sende çık!! sende sev! yalvartma işte! kötülük dediğin şey aslında kırılmış bir yüreğin çığlığı, gel tamir edemesek de yaşardık iki kırık!!!!

-yazma mesaim bitti, yazacaklarım değil!


içten dip not: sevgili sevgi dolu benden beter insanlar sizi tenzih ettiğimi söylemek zorunda bırakmayın beni! siz bari bilin üzerinize alınmamanız gerektiğini!!!






22 Mart 2016 Salı

takvim


18/05/2001

ben aşık olacaksam yine sana olurum biliyor musun? bütün saçma sapanlıklarına rağmen. bütün sen olmana rağmen. bu kadar sevmen zorluyor insanı ama konu benimle ilgili seninle değil. sen sevmezsen tekrar biraz daha melankolik olurum sanırım. ben sana aşık olurdum yine sen sevmesen de hatta şu an ki şartlarımız altında bu tek taraflı bir aşk olurdu. pes etmediğimi sana göstermesem de ben hiç pes etmedim. asla da etmeyeceğim. hayatıma başka bir aşk girebilir. başka bir sevgi olacaktır. başlarda mutlu olacağım ama! bu büyük bir ama. altından kalkamayacağım bir ama!! seninde aynı hislere sahip olduğunu bilmeden tamamlayamayacağım bir ama. geçmişime baktığımda tek senin için pişman oluyorum ben. bir sana üzülüyorum. yarım bıraktığım bir sen varsın. ne zaman yağmur yağsa şu anda olduğu gibi ilk damla adına vurur. penceremde buğulanmadan çıkan bir harf belirir. aşktan mı pişmanlıktan mı bilmediğim bir harf. ben korkularımın kurbanı ettim seni. çok korktum ben kaybetmekten. sevmemenden. eskisi gibi gülemeyeceğimizden. ben yemek yemeni o kadar çok kendime benzetmiştim ki. biz seninle ne yapacağız dediğinde, bilmem demek yerine omzuna dayasaydım ya başımı. bunlar işte tüm pişmanlıklarım benim. seni tam istediğim gibi sevemedim hiç. o kadar kızdım ki sana o kadar çok kızdım ki. tamamen kaybettiğimde geçti bütün kızgınlığım yerini bir buruk gülümseme aldı. mutlu olmaya karar vermene çok sevinmiştim. en azından deniyorsun . yaşamak için devam ediyordun. içindeki karanlık için özür dilerim. artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok. karanlıklarda yaşamayı öğrendik. ikimizde...



22/03/2016

intikamın başka bir kalp tarafından alındı. artık hayaletin rahat bırakabilir beni.

vitrin






sen benim için çok değerlisin ama bunu hatırlaman için sürekli tozunu almam gerekiyordu. 
seni bir vitrine koymuşum gibi bakıyorsun bana uzak ve tuzak dolu gözlerle. 
oysa ben narin olduğundan, ipek mendillerle alıyordum tozunu saçlarını okşar gibi.  
Gerek yoktu öyle süslü kelimeler
- yalnızlığından olsa gerek- insanın yüreği boş olmaya görsün. 

!




temize çekmek, 
silmek istediğim. 




tüm cümleler toplandı bekliyor. 
defterim mahşer yeri gibi.



 her anı konuşuyor.


 uzun uzun cümleler kuruyorlar. 


duyamıyorum! 


tek duyduğum çığlıkları anıların.

sensin

sensin 

ey yalnızlığımın katili
ey ruhumun sesi
konuşma dedim sana sus dedim.
pek sevdin gülmeyi
belki bu halime belki evvelki
ama pek sevdin gülümsemeyi

ey karanlığımın ışığı
ey tüm sorularımın cevabı
sana seni anlatmak isterdim
güneşini ayını yıldızını
ama bir tek güneşin vardı senin 
ve aslında bir yıldız olduğunu unuttuğun

ey dürüstlüğümün katili
ey bütün yalanların sevgilisi
ben inanırım dedim sana
görürüm ruhunu sen yeter ki söz ver bana
ve aslında bütün sözlerin kayboluşu

ey gözlerine doyamadığım
ey kara şövalye
bütün renkleri kirlettin atının çamuruyla,
giderken
ve belki de hiçbir zaman dönmeyeceğin
bu bahçe inanmamalıydı sana 
çimenler, ağaçlar ve ben.

20 Aralık 2015 Pazar

Cehennem!!!





burası cehennemin başladığı yer olmalı.





Cehennem!!!


ben cehennem diyorum herkes gülüyor. zebanileri görüyorum diyorum anlamıyorlar görmüyorlar. burası unutulmuş bir kıta burası yalnız kalmışların cehennemi. burası yokluk burası hiçlik burası çöl. ben cehennem diyorum buraya neden mi. güzel bir güne uyanıyorsunuz ama güneş yalan. her yer don. sonra güneş var güzel olacak deyip devam ediyorsunuz yolunuza ama güneş git gide soğuyor burda. yürüyorsunuz ve yürüdükçe dumana boğuluyorsunuz. kara kara her yer! kara kara yerden beyaz beyaz dumanlar çıkıyor! öğüttüğü insanların ruhları olmalı. kaçamıyorlar ama sıkışıyorlar gökyüzüne. düşünsenize gökyüzüne sıkışmışsınız! nasıl bir hiçliktir bu araftan beter. arafta sürekli kapılardan girip çıkıp aynı yere geldiğinizi söylerler labirent gibi ama burda hareket bile edemiyorsunuz. gidecek yer yok! zebaniler var koca koca zebaniler. yol buldum desenizde illaki dönüşü burası. geceleri diyorsunuz geceleri kaçarım rüyalara kaçarım. olmuyor asla olmayacak. karınca gibi çalışıyor zebaniler karınca gibi yerin bin kat dibinden dumanlar çıkarıyorlar insanları yakıyorlar. ruhları gökyüzüne sıkışan insanlar.attığınız çığlıklar duyulmuyor alevler arasında kayboluyor. sonra diyorum kalk git burdan nereye olursa olsun. bir zebani tutuyor bileğimden. -nereye? diyor. susuyorum. usulca dönüyorum hapishaneme. değersiz bir ruhum ben sadece gökyüzü diye yükseldiğim yer aslında bir hapishane. boynumu büküp dönüyorum yalnızlığıma. oysa böyle anlatmamıştı lancelot. gidersem gelecekti. şapkacı çıkış arıyordur kesin. ama oda unutuyor bazen. gitsem diyorum bay şapkacıya sarılsam tanır mı beni! ah sen alicesin der mi? tavşanları da çağırıp bana çay yapar mı? çay içeceğim şapkacıyla tek çay hakkımı onunla kullanacağım ve sonra öleceğim belki. gözlerine bakıp neden daha önce hatırlamadın diye sormaya çalışacağım ama sonra sen nasılsın diyeceğim her zamanki gibi. kötü olmak değil alışamamak aslında. bundan bu boktan hayattan pekte farklı değildi öncesi. ama hep cenneti düşünüyor insan cehennem olabileceği gelmiyor aklına. sonra ya sonra deyip duruyorum. ne olacak ya sonra ne olacak. 6 ay sonra 1 sene sonra bu cehennemden duman olup çıktığımda gökyüzüne sıkışırsam daha kötü olursa herşey. ya daha berbat olursa! korkuyorum. bir şapka takıyorum kocaman bir şapka tanıyamasın diye herkes tam aralarından kaçıp gidecek oluyorum bir kapı çıkıyor karşıma. açıp baktığımda hapishaneme giriyorum. bir ağacın dibine otursam. acaba farketmeden geçip giderler mi yanımdan. yanmak istemiyorum lancelot bul artık al atını gel. burası yeşillik içinde ormanlar var burda. ve dumanlar çıkıyor her yerden. daha ne kadar sinyal yollayabilirim sana. daha ne kadar belli edebilirim yerimi. lancelot bay şapkacıyı da al gel. gelmiyor yanıma çok uzak değil hissediyorum bazen. tam şurda hissediyorum. tam şurdaydı lancelot! kalbimi de almışlar lancelot! atmıyor! bak duyuyor musun? küt küt- küt küt uzaktan geliyor sesi. nerede kalbim lancelot nerede!!! onu da mı aldı giderken bay tavşan! sürekli birşeyler alıyor benden yerine bıraktığı şurupları sevmiyorum lancelot. sanırım başımı döndürüyorlar ve beni küçültüyorlar ya da büyütüyorlar. gözlerimi ve burnumu kapatıp içmek zorunda kalıyorum. içmezsem kapılardan geçemiyorum lancelot. ellerinii uzat düşmeyeyim bu kuyuya lancelor! beni ancak sen kurtarabilirsin. yalnız sen bulabilirsin burayı. dumanları izle beyaz olduklarına bakma! gökyüzünde sıkışıyor burda insanlar. maviyi beyaza boyuyorlar. gökkuşakları sadece beyaz oluyor burda lancelot. gözlerini özledim lancelot. birde hikayelerini, saçma ama bana ait olan hikayelerini özledim. Alice içme şurupları, tam da böyle kalmanı istiyorum. büyüme-küçülme kendin kal Alice! saçlarını ör, elbiseni temizle ve çık karşısına davetlilerin. bırak cehennemi. sen git peşinden gelecektir bay şapkacı. eninde sonunda uyanacaktır o rüyadan. tavşanlar onu uyandıracaktır emin ol! karışma dumana, karışma ruhlara, yakma insanlığını, sıkışma gökyüzünde. bir ağaç kovuğu bul ve bekle. yana yana bitecek bu cehennem. birgün bitecek dumanlar. ve gökyüzünün kapıları tamamen açılacak cennete! Alice söz veriyorum yanmayacaksın bu cehennemde!