5 Kasım 2013 Salı

Bütün Sihirlerin Bittiği Gün...

Hepsi senin yüzünden hepsi. Bütün her şey, bütün olmaması gerekenler, olacak olanlar, her şeyin sorumlusu sensin! Ne beyaz tavşanlar, ne tavşan delikleri, ne sihirli kurabiyeler ne de çay saatleri...Sen sevilebilir herşeyi yanında götürdün giderken. Ben daha net görüyordum yıldızları eskiden, o zamanlar bir sürü yıldız kayardi. Severdi yıldızlar beni. Dinlerdi onlar beni. Bütün güzellikleri ile yukarıdan bakarlardı bana. Şimdi ise onları görebileceğim hiçbir yer yok. Ne kadar çilek ya da bir başka meyve yesemde görebilecegim büyüklükte olmayacagim, o kadar uzayamayacağım . Tavşan hiç yalan söylemezdi. Çay saatini hiç geçirmeden gelirdi. tam vaktinde orada olurdu masanın başında. Sen bütün vakitleri çalıp gitmeden önce çok mutluyduk biz. O kadar ki fincanlarımızın kırık yerlerini görmezdik. Anladım hep sana dair olsun istedin zaman. Ama Tavşandan ne istedin neden onun saatini de götürdün giderken şimdi daha  çok koşmak zorunda. Artık daha az görür oldum onu. Bay Şapkacı ise ya uyuyor ya da sürekli doğru şapkanın peşinde oysa doğru şapkalar bile gitti seninle. Burada sıkıştık kaldık. Bu kadar bencil olmamalıydın. Senin yüzünden yanlış mantarı ısırdım geçen gün. Gökyüzü yeşil oldu sandim, ters dönmüşüm oysa!! Bir sevgi kırıntısı bile bırakmadan bütün anıları, zamanı ve tüm sihrini alıp gittin.. Bütün prenslerin yaptığı gibi. Beyaz atın avluda bekliyordu. Koşarak kaçtın sanırım. İzlediğimiz tüm filmlerin sonunu saçma bulmanın sebebi bu olsa gerek. Sonları sevmiyormuşsun sen. Geç oldu ama anladım. Peki neden o kadar sıkı sarıldın o son akşam. Neydi ki amacın. Ben ancak tavşan deliğinden dönebilirim sana ama hiç sihrim kalmadı. Hepsi seninle gitti, bitti tükendi. Ya dönmen ya da gülümsemen gerekiyor bana. Bir işaret vermen gerek. Tavşanı ve Bay Şapkacıyı da ancak böyle kurtarabiliriz. Bir gülümsemen yetecek bütün harikalar diyarına... Unutma bir gülümsemen kurtaracak bizi... İkimizi...